karlandık

31 Ocak 2012 Salı
istanbul kar altında... tüm gün işyerinde durumu pek anlamasamda eve servisin kayma maceralarıyla gelince anladım ki durum vahim .. hele ki trakya ya bu kadar yakınken... allah sokakta kalanlara yardım etsin deyip eve geldim ,şükrettim halime ama  dışarıda oynayan çocukların sesini duyunca dayanamayıp kıyafetleri kuşanıp çıktım dışarı ...


bir de yanıma baykuşlarımı aldım ... onlarda istanbul'un kar kaplı haliyle tanışmalı dimi ama. .. her sene istanbul'a bu kadar kar nasip olmuyor ...hem foto da çekerim bi taş bisürü kuş yığınla kar... sonuç mu! sağ işaret parmağımı bikaç kare çektikten sonra hissetmemeye başladım ...sonrasında çok büyük yanma ve acı ... eve geldim gözlerim dolu,büyük bir telaşla... neyseki parmaklar işlevselliğini kazandı da şimdi postu yazabiliyorum ... gerçekten son bilmem kaç yılın en soğuk günü demişlerdi de inanmamıştım ... galiba doğru :) herzaman savunurum deneme-yanılma en doğru yöntemdir... süper öğretici oluyo... inanmıyosanız deneyin :)

minerva nın baykuşları

25 Ocak 2012 Çarşamba

çıldırmıcammm

22 Ocak 2012 Pazar
yok yok .... olmuyor ... böyle haftasonları hiç iyi olmuyo ... noluyo de.... bi sor bak neler işitiyosun ...alışverişe çıkılıyo ...eller dolu ... üzerinde bitkinlik ... istanbul karmaşası-trafik bunaltısı...üzerine yetmiyo gibi teknolojik markette saatlerle beyin sulandırılıp alınacak ürünlere karar verilip çıkılınca olanlar oluyo ... olay dün gerçekleşti.. bugun farkettik ki poşetlerden biri yok ... fiş var ürünler yok .. oh ne ala .... ordamı unuttuk burdamı unuttuk geçtiğimiz yerler arandı soruldu ... malesef ...bir bardak suya tav oluna ... ben bunu ilk kez gerçekleştirmiyorum ama bu sefer iki kişi beraber yapmamız tam bi tencere kapak ilişkisine döndü ... pazar öğleden sonrasını püfleyek geçirdikten sonra hadi kalkıp yemeklik bişey alalımda hafta içi akşam eve gelip karnımız aç, dört dönmeyelim kararıyla tekrar dışarı çıktık ... merkezlerden birinde bi dükkana girip iki paket bişey sardırdık ve dışarı çıktık ki araba yok ... bütün meydan araba dolu ama sadece bizim düldül çekilmiş ... taksiye bin .. otoparka git ... neden çektin ne iş hesabını sor .. bi de demezlermi haksız olduğunuzu düşünüyosanız mahkemeye verin kardeşim .... la havle ... cezayı öde arabayı al ... yoldada eve gelecek olan cezayı düşün ve sinirküpüne dön ... daha bi de bunun pazartesi sendromu var .... pazartesi napacak mıyım ... çıldırmıcam ... çıldırtıcammmmmmm .....

15 Ocak 2012 Pazar

bu hafta sonu ne zamandır heyecanla beklediğim Millenium serisinin yeni filmi için sinemanın yolunu tuttum. Pek hevesli oluncada ben genelde aman bişey okumayayım bi tiyo almayayımda tadına daha bi varayım herşey bana süpriz olsun tribine girmeden edemem .gene nerde afişini görsem reklamına denk gelsem kafamı çevirip ocak ayının 2.haftasonunu iple çektim ... sonuçmu ne ... valla bu durum bana kapak olsun  film meğersem yeni versiyonmuş ... sözde yeni versiyon hiçbi değişiklik yok ...anlamadığım geçen yıl çekilen bi filmi gene bişeyini değiştirmeden neden çekersin be adam ... bir diğeride başrol oyuncusu hatunun karizmasına aşıkken bu hatun nerden çıktı ... of be yaww... neyse bu bahaneyle ne zamandır ihmal ettiğim film olayına gireyim bari ... ben tam gaz film izlemeye devam ediyorum malumunuz ...ama tembellikten buraya yazamıyorum ... bugun silkelenip bi yerden başlamak gerek deyip 2011den neler akılda kalmış bir bakayım diyorum ... 

madem devamlılardan başladık buyrun ilk aklıma gelen devam filmi hangover ... gene mimiklerime kırışıklık ekleyen gülmekten yanaklarımın acıdığı bir film ... bu sefer bu arızalı birazda bahtıkara herifler o sabah uyandıklarında  Bangkok'tadırlar ... Vegas zaten çılgın geçmişti ama Bangkok bu film için biçilmiş kaftan olmuş ... anladığım şudur ki bu filmin bir 20 farklı şehirde uyanışı olsa ben hepsinde kahkadan kendimden geçip insanlıktan çıkana kadar bu herifleri izleyebilir ... evet evet kesinlikle bende böyle saçma neidüğü belirsiz bir kapasite mevcut demedi demeyin ...


gülmelilerden devam ... galiba kendimce 2011i güzel anmaya çalışıyorum ... halbuki unutmak istediğim bir senedir kendileri ama unutamadığıma göre en azından gülebildiğim nadir anlarıda özellikle vurgulayım dimi ama... konusu; her çalışan gibi (istisnalar kaideyi bozmuyoooo) emir aldıkları,egoları balon, problemli ,arızalı ve kendimi bipppliyorum işte o üstteki insanlardan bi şekilde kurtulmak isterler ... dünya şekeri bir planları vardır ... ben plana koptum .. gerçekten şahaneydi ....ahahahahaa... gene mi güldüm ... valla tüm çalışanlara öneririm ve çalışmayı düşünenlere .....
gelelim romantiklere ... pek romantik film delisi hatunlardan değilimdir ama iyi bir romantik filmede hangi dangoz hayır diyebilir ...şahsen kitabını okumadığım için filmi sevdim ... aslında kız çok sevimli herif harbi abartı bi boşkafa ....eeee felan deyip duruyosunuz film boyunca ama son 10 dk sı beni bi aldı kopardı geri getirene aşkolsun ... çok içlendim... bildiğiniz gibi değil .... dedim hayatı sorgula sorgula süzgeçten geçir bin sağlama yap tam bir karar ver .. istediğinden eminsin ama artık herşey için çok geç olsun ... işte hayat sana kızım, otur ağla şimdi dedim ....  evet şimdi böle yazınca film çok romantik gelmedi .... neyse ben biraz acıklıyım belkide.... ama boş pazarınız varsa buyrun izleyin ...
bu filmin büyüsü bir sihri var kesin ... pariste gerçekten bir zaman tünelinde kayboluyosunuz başrol oyuncusuyla beraber... damakta tad bırakan tekrar tekrar izlenesi bir film .. eminim şimdiye kadar kulaktan kulağa yayılıp biçok kişi tarafından izlenmiştir .. woody allen hezayanında pek başı dönmeyen biri olarak diyorum ki bende akıntıya kapıldım ..ayakta alkışlıyorum bu filmi ... arşivlerde yer edinmeyi hakettiği kesin ... izlemeyenlere daha neyi bekliyosunuz diyecem ... izleyin ve sizde büyülenin ...
nerdeyse hiç konuşma yok ... müzikleri gerçekten özenle seçilmiş ... aksiyon abartı değil verilen romantizm abartı değil ...durağana yakın ... sıkılıyormusun izlerken hayır ... kendi içinde bir dengesi var filmin ... zaman zaman absurt durumlar olsa bile kahramanı sevmekten geri alamıyosunuz kendinizi ... biri bu durumu bana da anlatırsa iyi olur ... 2011 in akılda kalanlarına girebiliyosa bu bir başarı sayılır herhalde...

belki de benim için 2011in en iyi filmi olabilecek bir film ... 2 farklı hayat gösteriliyor .. biri sevgiyi keşfetmiş ,aşkla,dostlukla dolu huzurlu bir hayat ve yaşlanmak bile  güzel,umut dolu....diğeride acabalarla yanlış kararlarla ve her daim bir arayışla geçmiş  ... bu iki farklı hayat öylesine doğal ,yalın ,duyguyu izleyene gayet net bir şekilde aktarıyor ki film komik ,keyifli bir şekilde ilerlesede bittiğinde hakkaten bi canınız sıkılıp arkaya yaslanıp ,ben hayat yolunda nerdeyim ... noluyor ... gibisinden sorgulatıyor ... henüz yaşlanmadan izlemekte fayda var derim ...

film dünyanın sonuna gelme hikayesi ... ama konu itibariyle bilim-kurgudan çok uzakta daha çok bu sonu bekleyen bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kahramlarımızın bakış açısından görüyoruz ... filmin ilk yarısında pek anlam veremiyoruz ne olduğuna dair ... herkesin seveceği türden bir film olmayabilir ama ben çok beğendim ... özellikle görseller için  illaki seyredilmeli .. gerçekten tarif edilmez seyredilebilinir diyebilirim ancak ...

film için  gerçek hayattan alındığı yazıyordu ... işte bu benim filmlerde pek sevmediğim bir durum... insan işine gelmeyen bişey olduğunda film deyip geriye atamıyor durumu... biliyor ki gerçek olmuş..birilerinin ömrüymiş 2 saatte tükettiğin hikaye ... işte bu da tam da öyle bir film ... güçlü bir psikolojiniz varsa ... ben izlerim ve hiçbişey yokmuş gibi devam ederim diyebiliyorsanız izleyin ..aksi takdirde önermiyorum ... gerçekten insanı alaşağı edebilecek ,insanlığımızı sorgulatabilecek türden bir dram sözkonusu ... bu film 2011 i geçtim uzun seneler unutamayacağım türden bir film ... 
dramsa konu hemen aklıma gelen bir film daha ... hayat gerçekten girdap şeklinde dedirten türden .. uyuşturucu bağımlısı bir avukat ortağı ile ücretsiz davalar alıp kazanmayı hedefler... filme konusu olan dava ise yanlışlıkla aids li bir hastanın iğnesinden virus kapan hemşirenin davasıdır ... güvenli şırıngaların kullanımı için kolları sıvarlar ama hayat avukata izen vermez... 98 yılında tamamen gerçek yaşanmışlıkları anlatması ve hala dünyada kullanılmış şırıngaları tekrar tekrar kullanan ülkeler olduğu gerçeğini suratınıza çarpması bakamından unutulmazlar arasında...

bi ton film daha var buraya yazabileceğim ..en baştada gerilim filmleri... ama onlar bile bu sene kadar beni geremedi .. o yüzden aklıma gelen filmlerde süper gerilimler değildi ama isimlerini anmadanda geçmeyeyim ... mesela rite, insidious , dream house , Contagion, the debt  ... vs .. bir de devam filmlerinden final destination 5 sözkonusu .. 15de olsa izleyecem galiba ... ilk 5 ten çıkan sonuç gerçekten septik olma yolunda ilerme kaydetmiş olmam ...

2011 film konusunu mutlu kapama adına benim çok sevdiğim ve 2011de varlığından haberdar olduğum şukela bir animasyonla noktayı koyayım ... yanılmıyosam 2004 senesinde  soğuk bir taksim gezisi afişini görüp yağmurdan kaçma adı altında girdiğim sinemada izlediğim muhteşem bir animasyon olan “Belleville’de Randevu” ile ve dolayısıyla  Sylvain Chomet ile tanıştım... daha sonraki seneler defalarca izledim durdum ... animasyon denildiğinde hep benim bir numaram oldu ... işte iki numaram da sihirbaz....1960’ların İngiltere’sinde, devri bitmek üzere olan gösteri dünyasında var olmaya çalışan Tatischeff adlı sihirbazın hayatının bir kesitini anlatıyor... napın edin izleyin ...pişman olmayacaksınız ...