çok ta mikiamo kome skiamo zaten

30 Haziran 2010 Çarşamba
şu an bir yerlerde tatil yapanlar var.... üzerilerine hiç vazife değilken bekar beyfendilere tam donanımlı hoş hatunlar bulan çöpçatanlar var...trafikte kırmızı ışıkta geçip uyanıklık yaptığını düşünen sırıtan suratlar var...yüzüme bakıp aslında süper insanlarız imajı verip arkamdan laf edenler var ... laf salatarıyla karınlarını doyurup formda kalanlar var ... kısacık ömrünü bütün gün masamın üstünde dönüp durarak geçiren kelebekler var ... haziranda yağan sağnak yağmurların arkasından çıkan gökkuşağı  var...evet var..henüz görmedim ama açıklarda olduklarını biliyorum ... içimde kocaman bir şiddet var ..boğazımda da kesik bir ağrı ... sesim soluğum çıkmıyor....telefonlara kadrolu sapık olarak cevap veriyorum ... yok hayır yatak odasındada değilim ...masamın başımdayım ...herzamanki gibi... akşama ziyafet var...annemin mutfağında mis kokular var .... hah tabi ki en çok ta uykum var.... geriside fifi zaten ....

aniden

22 Haziran 2010 Salı
pazar gece yarısından sonra aniden patlayan gökyüzünü takibe alıp şimşekleri yakalamaya çalıştım ... amma velakin durum umduğum gibi değilmiş...şiddetli sesten sarsılıyorum galiba hiç netleyemedim ....ama genede keyifli bir denemeydi..

                                                              anlık aydınlanan gökyüzü

                                                                          karanlık
                                                                           yağmur
                                                                     toprak kokusu
                                                                           tık tık

yeniden

21 Haziran 2010 Pazartesi
son günlerde paso malt dinliyorum ... bu şarkıyı ilk duyduğum andan beri tam da benlik deyip tekrar tekrar dinleyip mırıl mırıl söleyip duruyorum ...dün tv açık...bir müzik kanalı kendi haline bırakılmış...ben öbür odadayım .... bu şarkıyı duyunca koştum geldim tv karşısına dedim herhal klip buna çekilmiş vay be şansa bak .... o da ne...bu şarkıya klip çek deseler ben böle kendi psilojimi yansıtan bu klibin aynısını çekerdim valla.... şarkı resmen kolum bacağım gibi bünyeme uyum sağladı ...ha bi de benden başkasına oluyormu bilmiyorum .... bana çok oluyor..muhtemel ben bu şarkıyı önümüzdeki on yıl daha bu sevgi ve heyecanla söyler ,dinler,dinletir ve yan odada kıyafetleri saçıp savma dolabı hafifletme harekatında kaybolmuş halimden çıkıp koşarak tv karşısına geldiğim anı hatırlar dururum...

         

ps:21 haziranda pazartesine mi denk gelirmiş yaw...

YEKPARE (monolithic)

16 Haziran 2010 Çarşamba

‘YEKPARE’ (monolithic) from nerdworking on Vimeo.

Art Direction & Visuals: Deniz Kader – Candaş Şişman
Music: Görkem Şen
Project Management: Erdem Dilbaz
Technical Advisers: Refik Anadol - Alican Aktürk
Modelling: Gökhan Uzun – Can Dinlenmiş

malumun ilanı

11 Haziran 2010 Cuma

Pomplamoose - La Vie en Rose (Edith Piaf cover)

görünmeyen

10 Haziran 2010 Perşembe
en son okuduğum kitap paul aster in son şeyler ülkesinde idi..yarattığı dünyaya o kadar hayran olup okudum ki kitap henüz bitmeden raflarda görünmeyen romanını görünce dayanamayıp aldım ... aslında kitabın arka kapağında karmaşık ilişkiler zincirini anlatıyor aşk üçgeni dörtgeni beşgeni oluyor diye açıklamalar yazması benim o an canımı sıktı... kendi adıma en azından şu an içinde bulunduğum dönemde karmaşadan uzak durmam lazım dedim  ama bir türlü merakımıda bastıramadığımdan kitabı aldım... konusuna gelince birbiri içine geçen tesadüfi denebilecek olaylar yaşanırken hem bunların somut ve fiziki gerçekleri hemde hayali, bir yazarın iç dünyasıyla ilgili düşsel olasılıklarını anlatılıyor ...olaylar 3 bölümde anlatılıyor... her bölümü bir başkası kaleme almış gibi kurgulanmış ki bu kurgu bence çok etkileyici... gerçekler her zaman göründüğü gibi değildir bir çok katmanı vardırı düşündüren bir roman ...ister anlatılanlara inanır yazara teslim olursunuz ister kendi gerçeğinizin izinden giderseniz...ne olursa olsun okunması çok zevkli ve sürükleyici.... paul auster sevenler kaçırmamıştır o kesinde bu yazarla tanışmak isteyenlere iyi bir başlangıç olacaktır diye düşünüyorum...

case 39

9 Haziran 2010 Çarşamba
en sonunda soğuk dağ filmiyle oscarı cukka eden  renée zellweger’in aile hizmetleri dairesinin memuru emily ’i canlandırdığı bir korku demeyeyimde gerim gerim tırsma filmi... bu memure hanımın önüne gelen dosyada 10 yaşındaki bir kız çocuğunun ailesinden şiddet gördüğü şüphesi söz konusudur...bizim sarışın hatunda ne iş araştırayım der ve  film başlar.... gerilim filmi olması nedeniyle işler bir anda renk değiştiriyor.... en son orphan da bu kadar gerilmiştim...şu an resmen 10-12 yaş kız çocuklarını görünce içim ürperiyor... benim o yaş grubuna bakış açım değişti resmen... şu an bana bu yaş grubundan bir kız çocuğu gelip merhaba dese ne istersen yaparım ama sakın bana zarar verme cevabı verebilirim ...  tam orphanı unutmuşken buyrun bir perçin daha...izleyemek isteyenlere bol gerilimler ....ben unutmaya çalışıyorum...

bu sabah afet var istanbul'da

8 Haziran 2010 Salı
berbat bi hava ...şakır şakır yağmurun 10 katı felan yağıyor...arabayla çıkmayın dediler bende metrobüsle takılayım dedim...rutinim bozulur...bi de böyle yağmur cama pıt pıt damlar...dayamıssındır basını o herkesin başını dayadığı saçlarının yağının geçtiği pis cama...açarsın romanını...bir iki satır okur biraz camdan trafiğe bakarsan ...azıcık için ürperir...arada saatini dürtersin ....geçmi kalıyorum kaygın anlık gelir geçer....çıkarken yanıma şunuda aldımmı telide evdemi unuttum diye çantayı kolaçan edersin sonra bir ağırlık çöker.... göz kapaklarında tombul cüceler oturur...kaldıramassın bir türlü ...sonra nerdeyimin bilinci uzaklaşmaya başlar bir huzur halkası yayılır...sonra bildiğiin uyursun ..belki sıçrar uyanırsın belki salyalarının verdiği serinliğe ayılırsın....utanarak ve birazda panikle durağı kaçırdım korkusuyla açarsın gözlerini ....bir zamanlar şikayetci olduğum bu duyguların hepsi paket halinde özlenmiş olarak raftan indirmiş buldum kendimi....bozuk param cebimde metrobüs yolunu tuttum sabahın zöttürüğünde....ama noldu biliyomusunuz....ıkış tıkış insan seline maruz kaldım ...metrobüs yanaşıyor  ve bildiğin itiyorlar..dur yaw bile diyemiyosun ...şahsen nasıl metrobüse bindim bilemedim ...bir ara çantam iki kişi arasında sıkıştı kaldı ..neyse çantayı kurtardım ama ayakta böle bir ıkıştepişlik ....tepemde insan azması takımelbiseli adamın galiba çürük dişi vardı gayri hiç başımı kaldıramadım ...sağ kolum çıkmış olabilir.. tek tutanabildiğim yer mesefa olarak biraz uzak olsada, inatla tutunmaya çalıştım ...menzilimde bu koku varken nefesimi tutarken başka bir yer de arayamadım ...indiğim yerden minibüse bindim yağmurun şiddetine inanamadım ..afet dedikleri bu olsa gerek ...minibüsten inmemle koşmam bir oldu..baya bi dükkana kadar koştum ...amma velakin bütün sokaklardan oluk oluk sular geliyor...ayağımı basmamla suyun içine batması kaçınılmaz bir sondu...resmen insanlıktan çıktım...şu an donuma kadar ıslanmış vaziyette ayaklarım cılk içinde pc başında şapşal vaziyette oturmaktayım ...bu gelişin birde dönüşü olacak düşüncesi gerçekten feciyat ... nasıl bir şehir nasıl bir millet buyrun burdan yeyiniz.... neyseki şu an kahve içiyorumda keyfim biraz yerine geldi ....akşam ola hayrola....

dikkat!.. mide bulandırıcı bir yazı ...

7 Haziran 2010 Pazartesi
ben bu hayatı alttan aldıkça o üzerime çıkıyo...en son kafam buna bastı hamdolsun ... olayı en baştan almayayım diyorum ama içimde yara olmuş hepsi ...ben öyle aman efendim şunu yemeyeyim bu pistir şimdi şundada yeni yetme hatunlar  gibi problem çıkarmayayım diyorum,  aman bunun suyundan koymayın içinden maydonozları ayıklayın hem üzeride çok kızarmış olsun diye garsonları baymıyorum hemde en olmadık şeyler başıma geliyo işte o an feci kıl oluyorum ... halbuki ben sokaktan pilav üstü nohut yemiş insanım .. midye dolmaları hüp hüp sömürürüm .. kokereçe bayılırım ...şerbetli tatlılarla aram iyi olmasada nerde el arabasında satılan kerane tatlısı görsem yada lokma tatlısı boş geçmem tadına bakarım ....o denli rahatımdır...ama hangi pilavda taş var hangisi yemekte kıl var hepsi gelir beni bulur....
yıllar önce şimdi bilemiyorum hangi yıl ...açlığına dayanamayan ben patron kişisiyle milanoya gidiyoruz bilmemne fuarına...ben açım gecenin bir vakti uyanıp yollara düşmüşüz uçakta bişeyler verdiler tek gözümle iki tıkınayım diyorum ...patron diyoki aman ha...karnını böyle boş şeylerle doldurma müthiş güzel bir sandwich dükkanı var ..orada ziyafet verecem sana...mümkün değil lokma alamıyorum önümdekilerden ..resmen fare gibi didiklemeye çalışıyorum ...neyse indik uçaktan taksiydi oteldi ....benim baş zonkluyo zaten ...bulduk meşhur dükkanı ...nasıl güzelmiş dükkan ..öyle bir vitrin görmedim ben hayatımda..envai çeşit sandwich var mis gibi ekmek kokuyo felan ...kuyruk kapılardan taşmış... sıra bana geldi hemen malzemeyi saydım sarışın uzun saçlı fıstığa... elimizde sandwichler sokağı dönerken ben ilk lokmayı ısırdım...lokma uzuyo ...sarı saç nerdeyse yarım metra uzadı...patronla gözgöze ,ağzımda lokma, kollar ilerde...napsam ki.... sövsemmi.. kahırlansammı .. kaderime razımı olsam ...bildiğin fiyasko ....
yine bigün ..rahmetli annanemin yaşlılıktan muzdarip olduğu dönemler....annem gitmiş yemek yapmaya bende iş dönüşü aç bişekilde uğradım.....annem dedi çorba yaptım şu pirinçle yapılan ne çorbası yaw neyse ondan işte....annem çorbayı ısıtıyor bende başında laklak ediyorum ....bir baktım üzerinde siyah noktalar dedim iri çekilmiş karabiber mi  ne olaki bu ..bir eğildim tencereye bi sürü böcü dönüp dolanıyo suyun üstünde rezil vaziyette..anne bu ne... pirinçler böcülenmiş herhal ...annem dedi bilmem ben teyzen ayıkladı pirinçleri ben pişirdim sadece...ben ayıklamadığımdan yakınları takmadım ...anne at bu çorbayıda annanem içtimi ...evet .... hatta teyzende evine bir tabak götürdü....hemen teyzemi  aradım oh maşallah içmiş bile çorbayı ...ilk defa oh yırttım dedim ....
başka bir gün ...gencim o zamanlar...üniversiteye hazırlanıyorum ...rituelimde kursun altındaki kuruyemişciden  kücük kesekağıdına kuru üzüm alıp, ders başlayana kadar mideye gömmek ....gene almışım kesekağıdını koymuşum cebe hapasa yiyorum ...bir arkadaş geldi yanıma üzüm istermisin dedim ..uzattım kesekağıdı ...hatun aldı bir avuç ve çığlık...içinde hamamböceği varmış.. ölü....hadi canım ...nasıl olur dedim ...kesekağıdını sıraya boca ettim ki bi tanede ordan çıktı...üzüntü ve muzkabuğu.... kusmaktan midem çıktı ...ogün derse felan giremedim ..resmen herif kariyerimle oynadı yaw.....
gene bambaşka bi gün daha....sevgiliyle yeni yeni gezip tozmalardayız...ben ömrümde hergece donmuş pizza yiyeceğimi kestiremediğim günlerdeyim..girmişiz gayet janjanlı bir pizzacıya vermişiz siparişi ben dilimleri yuvarlıyorum ...son dilimi bıcakla kestim ..o an farkettim... tırtılın yarısı bir dilimde yarısı diğerinde kaldı ...garsona dedim ne iş ...hayvanlı haşeratlı bir dilim karışmış buraya...aaa... pardon ... tek iyi yanı hesabı ödememiş olmamızdı ....ha bi de benim onu farketmem.....
gene bambaşka bir gün ...iş yerinde öğlen yemekhaneye çıktım ...zaten oldum olası sevmem yemekhane yemeğini belki bir çorba felan içerim ...ya da içerdim diyeyim ...o gün zeytinyağlı biber dolması varmış...çok ta severim ...dolmalarda gözüme ışıl ışıl göründü...en büyüğünü seçip servis eden ablaya dedimki bunu verirmisin bana...abla  aldı  dolmayı benim tabağa uzatacak o da ne....altından resmen kumsalda güneşlene gayet keyifli sırt üstü yatmış karafatma çıktı...evet sonra yemek firması değiştirildi ama ben o firmada yaklaşık iki yıl öğlen yemeği yemedim bir daha....
gelelim bu en son market alışverişime... bir türlü bunun paket halini yapmıyolar yada bana denk gelmedi bilemiyorum ...çaresiz  marketin kuruyemiş satan bölüme gidip iki kepçe çekirdekli siyah kuruüzüm istedim ..adam ilk kepçeyi daldırdı bir kelebek uçtu ...dedim ki adama kelebek çıktı içinden ..yuvası felan olmasın bu kelebeğin..dedi abla burda kelebek çok normal ..olur öyle... almasammı lannnn felan diyorum kendime..adam o arada paket yaptı verdi elime üzümleri ama market sepetine atamıyorum bir türlü elimde kaldı poşet ...öyle bir tur attım ..son bir poşete baktım ...içinde tırtıl dolanıyor... la havle demek bunlar büyüyünce kelebek oluyo ... 
sebepsiz mutlu uyandığım günlere sebep içimde uçuşan kelebekler hissiyatı ...noluyo kardeşim ...
öyyykkk   möyykkk...

the collector

5 Haziran 2010 Cumartesi
kasa açma işlerinde başarılı tesisatçı abi, karısının tefeciden aldığı ve ödeyemediği borcu ödeme amaçlı daha önce çalıştığı bir malikanenin kasasını açmaya mecbur kalıyor....gece eve girdiği andan bir iki dakika sonra anlıyosun ki evde bir oyun var... bildiğin saw serisindeki oyunların türünden ... abi galiba  çok izlemiş bu seriyi ..tıkır tıkır geçiyor tüm oyunları .. oyunları döşeyen ve insanları toplayan koleksiyoncu neden topluyor nereye götürüyor, amacı ,hedefi ,herşey muamma...ne ara o kadar düzeneği kurmuş eve pek mantıklı değil... amma velakin sahneler inanılmaz gerçekci....herhalde saw serisinin 1555. serisi de çıksa izleyecek olan ben bu filmi sahneleri açısından beğensemde saw daki gerilimi pek bulamadığımı söylemek isterim ...ama genede tuzaklar için izlenmeli  derim ...

vavien

2 Haziran 2010 Çarşamba
 çok isteyipte gidemediğim filmler arasında liste başımdı vavien ...akşam film listemizde görünce illaki vavien deyip play tuşuna bastık ...bu ekip her ne yaparsa yapsın her şekilde kabulum olduğundan ne konusunu ne yorumları okudum bunca zamandır ... herhalde tek izlemeyen ben kalmışdır .. ondan kelli  içimden geleni söyleyesim var...zaten oyuncu kadrosuna söz söyleyenin dili düşer bence..  sonuç ;   film süper ben bayıldım ..o kadar çok  sahne var ki detaylarına koptuğum..ilk aklıma gelenler soba bacasından para zulası beklerken outocad cd lerinin çıkması...evdeki kişisel zulaların herkes tarafından bilinmesi...abinin neşet ertaş la tv den düet yapıp alkışları kendine alması ve vs vs.... bu liste böyle uzar gider gibi...ha bi de vekil hanımın gırtlak sendromu ve aynadaki pikniğe gidelim sırıtışı....uzuyo işte...velhasılı acayip keyifli bir filmdi ...bi de dün anlattığım yol hikayesinin üstüne olay cuk oturunca ikinci kez koptum...dedim sevgili kişisine masraftan kurtardım seni ...otomatik kapıyı sen yaptırmadan ben atıyordum kendimi ama mani oldun ..bi dahaki sefere ..herhal filmin sonunu bilip bi sonuca varamayacağından tuttu beni...ya da sigorta şirketinin bu filmi izlemiş olabileceğinide düşünmüş olabilir....ahahahaa ..neyse işte...illaki izlenmeli diyorum .. bu arada sen ellerini yıkadınmı !...

bir yol hikayesi

1 Haziran 2010 Salı
hoppppp...evet döndüm ...tatildeydim şekerim : ) ...annemin deyimiyle tam mısmıl döndüm ... he he...bu mısmıl da ne diyosan yazayım hemen çok ekmeğini yemişliğim vardır....mısmıl nasıl olması gerekiyorsa öyle olmasıymış... eskiden annem odama gelip bu odanın dağınıklığından bıktım şimdi girip topluyosun geldiğimde mısmıl görmek istiyorum derdi giderdi ve geldiğinde milim kıpırdamamış olurdu...niye bu oda toplanmamış...eeee mısmıl ne bilmiyorum hem bu oda böylede olması gerektiği gibi bence...ahahhaa....allah bana benim gibi bir çocuk verirse mıçtığımın dik alası olur bu durum ...neyse konu neydi yaw....
hah tatilden geldim ...yaw en son ne zaman tatile gitmiştim hatırlamıyorum ama tatil süper bir olguymuş ... takrarını reca ediyorum en yakın tarihte...ilgililere duyurulur...uzun uzun anlatıpta üzerime bela,küfür negatif enerji çekmek istemem şahsen... ( çünkü ben bütün tatil postlarına içimden saydırıyordum ...pişman değilim gitmediğim her yer için gidenlere saydırmayı bir borç bilirim .)
neyse işte bir zamanlar iş yerinden çok sevdiğim arkadaşımın benim uyku sendromlarına ilişkin yok sen de bişey değilsin onu bırakta bak nolmuş bizim arkadaşa diye anlattığı bir olay vardı ..ben hadi canım başkası anlatsa inanmamda sende sallamassın bana bol keseden deyip hala şaibeli baktığım bir olayı anlatmıştı ...olay şu: bunun arkadaş tatile gidiyor arabasıyla..arabayı kendi kullanıyor yanında  karısı arkada küçük bebe ve kayınvalide şeklinde konumlanmışlar ...gece oluyor ve yol bitmiyor...bu arkadaşın arkadaşı da  uyur gezermiş... işte bir ara kafa düşüyor bir iç geçmesi oluyor ve arabanın kapısını açıp inip gidiyor..karısı direksiyonu ele geçirip can havliyle arabayı ve içindekileri kurtarsada koca kişisinin kafa göz dağılıyor haliyle...biliyorum şimdi insan buna oha yuh deve demeden geçemiyor ama olmuş işte..
şimdi biz şahsi bineğimizle uzun uzun yolları aşıpta ziv ziv gezdik felan ya.... dönüş yolunda radar varmış..sınır 70miş aşılmayacakmış... aldık cezamızı paşa paşa koyduk cebimize açtık müziğimizi kağnı hızıyla yol alıyoruz...ama ne yol almak ...bu yol bitmez dedim ben bir ara...evden yastığımı felan almışım...yumoş yumoş dayamışım kafayı ...koltuk yaymış kendini ben kendimi koltuğa yaymışım ..arada iki lak lak iki nakarat ilerliyomuş gibi yaparken  galiba uyumuşmuyum içimmi geçmiş böyle iki arada bir derede kalmışım... o an anlaşılan o...bana kalsa ben yola bakıyodum neyse işte bir eşşek kadar arı pat diye gelip üzerime sermiş olduğum hırkamın üzerine çakıldı...ben pek oralı olmadım ..genel tepkisizlik halimi koruyorum..bi de arıdan hiç korkmam...ama arı galiba o çarpmanın etkisiyle vızıldıyo ama tam da ayılamıyo yuvarlanıp kaldı....uçamıyo...sersemleşti garibim... arabayı kullanan sevgili kişisi, gözünün önünden geçip üzerime çakılan arıya karşı telaş yapıp bana dediki hemen dışarıya at, arı kendine  gelmeden .....ben naptım....arabanın kapısını açıp haydi sonra görüşürüz ben arıyı yola yatırıp suni teneffüs yaptırayım edasıyla kapıyı açtım iniyordum arabadan ki sevgili kişisi napıyosun yaww deyip kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekti ve ben kapıyı kapatıp uleyynnnn noluyo napıyorum ben şokuna girdim ...bön bön kaldım ..sonra  hırkayı topla camı aç ve silkele komutlarıyla görevimi tamamlamış bulunsamda bir süre ya inseydim kafa gözü bir dağıtsaydım ..vay be şokunu uzun km'lerce atamadım ...napalım insanlık hali işte..olmaz dememek lazımmış...bu da kayıtlara böyle geçe ...