17 Eylül 2013 Salı

Yüreğime atılan umut tohumları

6 Haziran 2013 Perşembe

2 Nisan 2013 Salı

pisi aşkına

26 Ocak 2013 Cumartesi

bu sefer bloga  alıp başımı gelmedim ... heran pisi bloguna dönebilecek bi hissiyatla savaş halinde geri döndüm ... çünkü ve çünkü hayatıma,kalbime,evime ve kucağıma bir pisi giriş yaptı...öylesine tatlı,öylesine şapşal,öylesine sersem bi varlık ki evde bırakıp işe gitmekte zorlanıyorum ... çarşamba akşamı tanışmış olmamıza ragmen hızlı bi bağlılık evresine giriş yaptık... pisili hayat ne süpermiş yarebbel alemin ... şu an tüm pisili evlerin bendeki yeri level olarak yer değiştirmiş bulunuyolar... bakalım daha neler neler olacak... kedi canına senin :)






uyandırsam ya kendimi....

21 Ocak 2013 Pazartesi

Upside Down

30 Aralık 2012 Pazar
hazır bugun bloga bişeyler yazıyorken az önce izlediğim filmi de paylaşayım istedim ...
romantik bilim kurgu diyecem sizde yok artık diyecekseniz...
paralel evrenlerde yaşanan bi aşk hikayesi ..
kirsten dunst örümcek adamla tepetaklak öpüşerek hafızalara kazınmıştı anlaşılan alışkanlık yaptı yine tepetaklak öpüşüyor...zaten film boyunca hunhanca öpüşüyor...öpüşüyor....
buyrun fragman



yılbaşı bahane,hediyeler şahane :)

Bana bu keyfi,mutluluğu,sevinci yaşattığınız için binlerce teşekkürler kızlar :)
iyi ki varsınız :)
iyi ki sizleri bulmuşum,iyi ki bloger olmuşuz :)
yeni yılda buluşup,görüşüp keyif yapma dileğimle kocaman öpüyorum sizleri :)


saçma ama gerçek

23 Aralık 2012 Pazar

şu aralar ahir ömrümde daha önce duyup pek ehemmiyet vermediğim olayın taaa göbeğindeyim ...
malum migrenli bi hayatım vardı .(-di'li geçmiş zaman kullandım... vay be!!!)
bu durum o kadar saçma sapan bir hal aldı ki neredeyse günde 1-2 kez kriz sonucu kusmaya   başlamıştım... (hatta kan geliyordu) ama insan alışan bi varlık..böyle de yuvarlanıp gidiyordum..
bayramdan önceydi galiba  maaile toplandığımız bi gün kuzen dediki: benim arkadaşım bir refleksoloji uzmanına gitti...bende ona eşlik ediyordum sordum kuzenim bu noktaya vardı migrende???  uzman  garanti geçer demiş... nasıl yaw!!!
aile baskısıyla bayramdan sonra uzmana gittim ...  bi ton soru sordu ve ayakaltından çalışmaya başladı... söylediğine göre karaciğerim yediklerimi dengeleyemiyormuş!!! 12 seans haftada 2 kere refleksoloji uygulanacak ve içinde süt ile un olan hiçbir şeyi bir ömür yememem gerekiyormuş... artı soslar ve nişasta... kafamda kocaman bir soru işareti ile oradan çıktım .4 gün sonra ikinci kez gitmem gerekiyordu... açıkcası hiç aklıma yatmadı bu iş....düşününce içinde un ve süt olmayan neredeyse sebze ve et dışında hiçbişey yok... daha neler öleyim bari oldum ....
bu dört gün içinde genede uzmanın sözünden çıkmadım .... onun yasak koyduğu hiç bir gıdayı yemedim ... ve bu günler içinde hiç kriz yaşamadım ve hiç kusmadım  :)
ikinci gittiğimde peki hiç un ve süt almassa bu bünye ne hale gelir dedim ... hiç bişey olmaz dedi... vucudum tüm enerjisini bunlarla mücadele için harcıyormuş...senin için çöp dedi :(
dün 6.seansa gittim... ağrılar neredeyse yarıya indi :) ve bu yasak lisesine bir de yeni ödevler eklendi... yemeği en az 25 dk da bitireceksin ve çok çiğneyeceksin .... yaklaşık 5 dakikada dünyaları yiyen ben için nasıl zor bir durum anlatamam..dünden beri dakika tutuyorum max 20 dakikayı yakaladım ... onda da yemekten soğudum.... tüm bu yasak-ödev listeleri beni ne kadar hayattan soğutsa da allahım başım ağrımıyor :)
çok çok seviniyorum yeni kafama ve bir o kadar da mutsuzum ....
iş yerinde çalışırken,yolda giderken,kafayı yastığa koyduğumda ,tv ye bakarken,kitap okurken gözümün önüne profiterol,tiremusu geliyor .... onlar gidiyor börekler ,pastalar geliyor,onlar gidiyor mantılar makarnalar pizzalar.... ne sevsem yasak listesinde....
bir gün annemin yaptıgı asureyi yedim ..içinde nişasta varmış ve bana yasak oldugunu öle öğrendim, ölüyordum krizden....şimdi gel cesaretin varsa del yasağı ....kek kalıbımla bakışıp duruyorum :(
önümde 6 seans daha var... haydi hayırlısı ....
bu konuda bilginiz ,deneyiminiz,öneriniz, duyduğunuz herhangi bişey varsa paylaşımlara açığım...
hadi kalın sağlıcakla





hastalıkta da bir hayır varmış!!!

7 Kasım 2012 Çarşamba
hu huuuuuuu
selam ahali
en son ne zaman buraya uğramıştım hatırlayamıyorum bile... artık ne kadar olmuşsa arayüz bile değişmiş blog dünyasında ... aklım buralardaydı gene ama bin türlü bahaneyle bitürlü yeni bi sayfa açıp bişey yazamadım...hatta biara kapatsam mı dedim ama burada tanıdığım blogdaşlarımı kaybetmeyi de göze alamadım... hala buluşacaz :) bayramda geçti...ama bence buluşcaz :)
neler mi oldu bu dönemde...
aslında pek bişey olmadı
iki gündür hastayım..yarın inşallah işe gidecem... işe harcamadan evde biriktirdiğim iki dirhem enerjimin birini bloguma adamayı tercih ettim.... kızdım kendime... bu blogla bisürü yeni hayatlardan ,başka yaşamlardan,güzel insanlardan haberdar oldum...bintürlü bişeyler öğrendim... bazı haberleri ilk blogladan duydum...ne zaman bişeylere kırılsam,sinirlensem blog beni rahatlattı... şimdi niye bu tavır!!!
amacımız paylaşımsa eğer bende bi ton bişey birikti aslında
mesela işyerinde balkonda gördüğüm leylek sürüsü galiba işe yaradı... bisürü biyerler gördüm hepsini detaylı bi şekilde aslında anlatmak isterim ama galiba herşeyden kısa özet geçesim var gene ...kıskıs
*yıllar önce brugge isimli bir film izleyip allahım nasıl  bir yer burası masal gibi keşke gidebilsem dediğim şehre gittiğime hala inanamıyorum!!!bu masalın varmışıyım :)
*gittiğim tatiller içinde bazıları gerçekten tekrar edilesi oluyor...bunlardan biride kalkan tatili herhal ...(hatta hep orada yaşamak istedim) tatili keyifli kılan başka bişey kaldığımız otel oldu.. aklınızda bulunsun rotayı kalkana çevirecek seniz derim ki patara prince kalınabilecek şahane bir seçenek... hiç görmediğim çiçek türlerini orada gördüm :)
*deli gibi film izlemeye devam ediyorum...galiba hiçbir türü ayırmadan herşeyi izleme kapasitem var ... sadece savaş filmlerini artık eskisi gibi izleyemiyorum bu da bi gerçek ...aklıma ilk gelen filmler neymiş sıralamak izliyorum ve ısrar ediyorum ..izleyin pişman olmayacaksınız ;
perfect sense : gerçekten günlerce etkisinden çıkamadım..hala biçok şeyde aklıma geliyor
hysteria : hala aklıma geldikçe gülüyorum :)
le concert : keyifli bir zaman dilimi sunuyor ..
moonrise kingdom : anlatması zor ama görselleri inanılmaz..ben konusu da sevdim ...
ruby sparks : şapşahane bi konusu var :) ipucu bile vermeyecem...
total recall: hafıza sen büyük nimetsin dedirten ileri bir çağda geçen bu filmi ekşıncılara öneririm
* kitap konusuna gelince eskiye göre sanki bu yıl  daha verimli bir yıl olarak geçiyor gibime geldi şahsım adına... bu da insanlardan daha uzaklaştığım anlamına da geliyor olabilir pek tabi ki :) okuduklarım içinde en sevdiklerime gelince;
1q84 : benle aynı dönem kitaba sevgili blogger serrose da başlamıştı .. baya bi keyifli oldu ... sonra bi arkadaşıma gaz verdim bende .. böylelikle hem okuyup hem paylaştık..kitap bittiğinde ayrılmak istemedim kitaptan ,okuduğum en keyifli okuma halleri idi :)
serenad : okumayan kalmasın dedim bende okudum...keşke daha önce okusaymışım...içiçe harmanlanmış süper bir hikayeydi...
mondrian gibi resim yapan hırsız : aslında bu bir seri kitapmış...ben sadece birini okumuş oldum... çok keyifliydi..keşke tüm serisini bulabilsem .. dünyalar benim olur herhal :)
intihar dükkanı : süper bi kafa.. bi solukta okudum ..sonra filmini izledim ... kesinlikle öneririm ..şahane :)
yedinci gün : her karakterin şahsına munhasır betimlemeleri beni benden aldı...kurguda süpermiş... şimdi ihsan oktay anar ın başka kitaplarını da okumak için can atıyorum ...
*benim gibi fotoğraf manyağı bir insanın eline verilen telefonda içinde instagram denen bi nane var dersen napar! otu boku çeker :P hayattan keyif aldığım ,dondurmak istediğim anları cebimde taşıyor olmaktan mesudum... ben gene ortalardan kaybolursam beni oralarda bulmak mümkündür effem ...bi tık
*elimde 5 makara roll film 2 adet 36lık negatifle merak içinde yaşıyorum ... neler çektiğimi bile unuttum...  hala lomography nin linkine tıklayıp ,fotolara bakıp,salyalar saçıyorum ... bir cumartesi artık eminönüne gitsem diyorumm...
*önümüz kış.. tiyatro mevsimi...umarım en azından bir iki oyun izleme fırsatı bulurum ... daha doğrusu bu fırsatı yaratıp giderim... ve aklıma gelmişken şu an birsürü serginin yanında istanbul da ilki düzenlenen tasarım bianalini kaçırmayın derim ...
şimdilik benden bu kadar ... şeytanın bacağını kırdım gibime geliyor
ohhhhhhhh.....
hadi kalın sağlıcakla :)


:)

2 Eylül 2012 Pazar
iş yerinde her zamanki gibi durumlar... rutinimin zirvesindeyim... pat masaya bir kargo birakıldı... o da ne ... içi supriz dolu ... şu hediyelerin şaheneliğine bakar mısınız :) tabi eve gelene kadar bin kere daha bakmak istedim ... suratımda kocaman bir gülümsemeyle akşamı zor ettim ..eve gelir gelmezde yaptım kahvemi hediyelerimi seyre daldım... tekrar takrar çok çok çok teşekkür ederim eda-seda kardeşler.... sizi ve didişmelerinizi seviyorum ...    
az önce misafirlerimi ugurladım ,dvd mi aldım,şimdi keyif zamanı ... ikinizede kocaman mcuks

36

29 Temmuz 2012 Pazar
geldik bir 29 temmuz etkinliğine daha ...
tastamam bugun 35i bitirmiş ve 36nın ilk gununden harcamaya başlamış durumdayım...
şu yıla kadar hatta bu sabaha kadar hep sevinçle uyanmışımdır doğumgünlerime ...
bu sabah 36yı garipseyerek ve biraz şaşkın bir duygu haliyle uyandım...
35 de iyi idi ... kulağa hoş geliyodu ... şiirler felan yazılmıştı şerefine... 
ama 36 bana pek yabancı geldi ... 
neyse
 gün ilerledikçe ve ganimetler arttıkça eeee sevenler de aradıkça biraz daha iyi hissettim kendimi!
görecek güzel gunler , mutlu anlar biriktirmek dileğim...
:)
işte o anlardan bir örnek ; fotoğrafta görmüş olduğunuz el yapımı baykuşlu defter ve baykuşlu bileklik pek kıymetli muhteşem banucumdan ... banu sultan binlerce teşekkür :)
not:fincan mı!o da hediye :)
bence ben çok şanslıyım :)

lomomatrix

28 Temmuz 2012 Cumartesi
vay arkadaş
dönüşüm çok matrixvari oldu ... yeminnen ...
şöyle ki ; gecen hafta kaldırdık koca totolarımızı lomo aşkına deyip lomomatrix eylemine katılalım dedik ... güzel geçeceğini zaten düşünüyodum bi o kadarda eğlendik ...
çok şahane insanlarla tanıştık ... hemi de blogger .... bakınız şekil1 ve şekil 2...
öle gülmeceli zıplamalı bol ekşınlı kayıtlara gecen bir eylem oldu ... işte kayıtlar


kız bebek

10 Temmuz 2012 Salı

bonzai

25 Haziran 2012 Pazartesi
haftasonu tesadüfen alıp hemen okuduğum kitabı boyutundan daha fazla sevdiğimi farkettim ... az önce acaba tek seven benmiyim diye nette bakarken öğrendim ki 13.istanbul film festivalinde gösterimdeymiş... şimdi filmini de izlemek istiyorum galiba... sizin de aklınızda bulunsun ...izleyen veya okuyan varsa beri gelsin :)

bu pazar

17 Haziran 2012 Pazar
selam pazar kuzuları bu şarkı sizlere 


bu film de sevgili pariseda ya gelsin : )


tüm baba adaylarının ve babaların babalar günü kutlu olsun ....

yola devam

31 Mayıs 2012 Perşembe
selam millet :)
evet hala buralardayım ... arada hayat bi zorluyo ... o sıkıntılar geçince rehavet çöküyo... bi iniş bi çıkış... bi yol ayrımı bi karar anı ... genel hayat işte.... tam geri döndüm mü bloga bilemiyorum ... kısmet ... ama hala sizleri takip etmeye elimden geldiğince devam ediyorum ... bu da yeni takıntı şarkım ... buyrun beraber takılalım : )

anneeeee ...

13 Mayıs 2012 Pazar

mim

25 Mart 2012 Pazar
kardeş blog pariseda beni mimlemiş (edabellaa nın kardeşi benimde kardeşim sayılır ) bana sorular kazık gibi geldi ama neyse... mim mimdir ... kolları bi sıvayayım ...
1- Kendini seviyor musun ?
kendimle ilişkim biraz karışık ...bazen bayılıyorum kendime bazende yok ol kurtul diyorum ... genelde iki farklı uçurum arasında gelip geçiyor ömrüm ...
 2- Yapmaktan hoşlandığın şeyler?
genelde tembellik yapmayı severim ...yattığım yerden herşeyin tam da istediğim gibi olduğunun hayallerini kurup sırıtmaya bayılırım ... yattığım yerden film izlemeyi ,kahve içmeyi,kitap okumayı çok severim ... bazende bi garip enerji patlaması yaşarım ... sokak sokak dolanıp yeni yerler keşmeyi ,fotoğraf çekmeyi de ayrı bi severim ....
 3- Hedeflerin nelerdir?
hayat naparsan yap bi süre sonra çok sıkıcı oluyo... tek hedefim sıkılmamak diyebilirim ...
 4-Nefret ettiğin şeyler?
ohooooooooooooooo... soruya gel ... şimdi yazmaya başlıyorum umarım hanfendi çizgimden çıkmam..
sabahın 8inde işyerinde beni görüp ölü gibi görünüyosun diyen amacını anlayamadığım tiplerden
ortada hiç bi sebep yokken sen kilomu aldın ,hamile misin, uykusuz musun göz altların çökmüş,makyaj yapsan daha iyi görünürsün,aslında topuklu ayakkabı giysen daha şık olursun,aaa neden yüzük takmıyosun ,çocuk yapmayı düşünmüyomusun,saçlarınımı boyattın ,aslında fön çektirince güzel oluyosun ,hastamısın diye soran hasta ruhlu insanlardan
tali yoldan anayola çıkıpta bir türlü gaza basmayan uyuzlardan
her dakka malı mülkü ,eğitimi,öz geçmişiyle övünen yaratıklardan
durduk yere çocuğunun boy boy fotolarını mail atanlardan
yüzünde gülümseme gözünde ışıkla karşımda beni küçümseyen cümleler kuran çarpık ağızlardan
iş yerlerinde canım , bitanem ,aşkım ,bebeğim gibi kelimeler kullanan yapmacık budalalardan
hayvanları ,çiçekleri ,doğayı sevmeyenlerden
bana dokunmayan yılan binyaşasıncılık yapan koyun kafalılardan
çocuklarını yarışatına çevirenlerden,çocuklarını döven annelerden,çocuklarını başkalarının çocuklarıyla karşılaştıranlardan
şehirde yaşamayı bilmeyen ama şehrin göbeğinde oturup ayakkabısını kapı önüne bırakanlardan, çamaşırlarını balkondan sarkıtanlardan,çöplerini çöp kovasına atamayanlardan, otoparkta arabaları aralıklı saçma sapan parkedenlerden
toplu taşımada kokan ,iten,sapıtan ,yükse sesle konuşanlardan
zengin koca budalalarından ,güzellikle kafayı bozmuşlardan,luks ev alınca sınıf atladığını zannedenlerden ,yalancılardan,sırtımdan vuranlardan,dedikoduculardan ,ikiyüzlülerden,egosu şişiklerden ,samimiyetsizlerden ,cimrilerden ,serdar ortaç,sibel can ,ajda pekkan sevenlerden hiç haz etmem deyip bu sorunun cevabını sollandırsam iyi olacak ....
 5- İlham aldığın kişiler?
düşündümde net bir isim bulamadım ... ama içimden annem demek geliyor :)
 6 -  Favori şarkıların , filmlerin , kitapların nelerdir ?
bu tür soruların cevapları hapasa değişiyor bende ... galiba ihtiyaca yönelik değiştiriyorum ... 
7- Birisinin yazdığı ölüm notunu bulmuş olsaydın ne yapardın ? Ölmeden önce yazdığı . Bir deftere de yazmış olabilir kendi adını ve notunu ?
okurdum
 8- Kendini tek cümleyle anlatabilir misin?
ama pariseda ... bu soru kazık ... boş bırakayımda notumu kır sen benim ....

bu mim de bitti .... pariseda ya teşekkür eder cevaplamak isteyenlere mim tüm sorularıyla devredilir ...
hadi kalın sağlıcakla : )

yeğen

20 Mart 2012 Salı

-anne sen hasta olduğun günler arabayı ben kullanabilirim ...
-nasıl olacak o!
-tüm kuralları biliyorum ... gaz-fren ...kullanabilirim ...
(burada ben devreye giriyorum )
-peki boyun yetişecek mi ?
-eeeeee koltuğumu ön koltuğa koyacam
-peki ayağın gaza frene nasıl yetişecek
sessizlik..................
(babası devreye girer)
-sen en iyisi gaz pedalına taş koy
-ama baba kırmızı ışık arabalara yeşil ışık yayalara yanınca nolacak ...
?!
bu problemi çözdüğü an yollarda yeğenim .... istanbul bekle yetişecek :P

masaüstünden

4 Mart 2012 Pazar

sorular-cevaplar

canım bloger arkadaşım biraz şöyle biraz böyle bikaç soruyu cevaplamamı istemiş .... çok çok çok geç bir cevaplama olacak.... affına sığınarak cevaplıyorum ...

En sevdiğin şeyler nelerdir, nelerden hoşlanırsın vb.?
film seyretmek ,seyrettiğim filmi anlatmak ,okuduğum kitabı anlatmak,gördüğüm rüyayı anlatmak,(galiba konuşmaya sebep arıyorum) fotoğraf çekmek, fotoğraf makinaları biriktirmek , kol saatleri, uzun uzun yolları aşmak, gezmek, öğrenmek, kek yapmak, kahve, kahvaltı, kahvaltı masasında uzun sohbetler etmek, tembellik, uyku, baykuşlar, baykuş bibloları biriktirmek, kargalar, kuşlar, kediler ve de köpekler, guguklu saatler, gravur, türk sanatları, resim, müzik, roman, sergiler, müzeler, iskandinavya tarzı, charlie brown, pembe panter, değiş tonton, sağa sola küçük şeyler çizmek, örgü örmek,evde vakit geçirmek, çiçeklerim, boğaz, vapurlar, simit, akide şekeri, pamuk helva ve kupalar ilk aklıma gelenler.... 
Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin?
içinde  sanat,moda,trend geçen her türlü link itinayla tıklanır...
En sevdiğin filmler veya izlediğin ve hafızanda kalan veya kesinlikle izleyin dediğiniz?
Eyvahlar olsun ... bu soruyu cevaplamak benim için çok zor... kiminin bende bıraktığı tad kiminin görselliği,kiminin müziği,kiminin bende bıraktığı duygu  sebebiyle öyle çok film sayabilirim ki şu an ... bence hiçbirine haksızlık olmasın iyisimi bu soruyu pas geçeyim ben ...
 Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapsanız bunlar neler olur?
 lomo makine, canlı müzik dinlemek istiyorum ,bi bilet ii gelebilir... bi de geçen hafta bi linkten baykuşlu tabaklar aldım hala gelmedi ... ölecem heyecandan ve meraktan yaw... 
Şu sıralar en çok dinlediğiniz üç şarkı?
büyük ev ablukadadan radyo eksen yayınını dinliyorum ... kafayı iice bozdum ... redd in 50-50 şarkısı ...wouter hamel in between şarkısı ...yael naim -new soul... (içinden la la la geçiyosa o şarkı güzeldir .. iddaa ediyorum)
aaaaaaa sorular bitmiş ... keşke daha önce cevaplasaymışım ...benden bu kadar.... hadi kalın sağlıcakla :)

vitrin

19 Şubat 2012 Pazar






minerva nın baykuşları

12 Şubat 2012 Pazar

gif

9 Şubat 2012 Perşembe

 her blogta gif olurda bende olmazmı ... 
ilk deneme ... 
son iki saattir uyuşmuş olabilirim pc başında...
dikkat !!!
harbi göz belertiyoo

*

3 Şubat 2012 Cuma

karlandık

31 Ocak 2012 Salı
istanbul kar altında... tüm gün işyerinde durumu pek anlamasamda eve servisin kayma maceralarıyla gelince anladım ki durum vahim .. hele ki trakya ya bu kadar yakınken... allah sokakta kalanlara yardım etsin deyip eve geldim ,şükrettim halime ama  dışarıda oynayan çocukların sesini duyunca dayanamayıp kıyafetleri kuşanıp çıktım dışarı ...


bir de yanıma baykuşlarımı aldım ... onlarda istanbul'un kar kaplı haliyle tanışmalı dimi ama. .. her sene istanbul'a bu kadar kar nasip olmuyor ...hem foto da çekerim bi taş bisürü kuş yığınla kar... sonuç mu! sağ işaret parmağımı bikaç kare çektikten sonra hissetmemeye başladım ...sonrasında çok büyük yanma ve acı ... eve geldim gözlerim dolu,büyük bir telaşla... neyseki parmaklar işlevselliğini kazandı da şimdi postu yazabiliyorum ... gerçekten son bilmem kaç yılın en soğuk günü demişlerdi de inanmamıştım ... galiba doğru :) herzaman savunurum deneme-yanılma en doğru yöntemdir... süper öğretici oluyo... inanmıyosanız deneyin :)

minerva nın baykuşları

25 Ocak 2012 Çarşamba

çıldırmıcammm

22 Ocak 2012 Pazar
yok yok .... olmuyor ... böyle haftasonları hiç iyi olmuyo ... noluyo de.... bi sor bak neler işitiyosun ...alışverişe çıkılıyo ...eller dolu ... üzerinde bitkinlik ... istanbul karmaşası-trafik bunaltısı...üzerine yetmiyo gibi teknolojik markette saatlerle beyin sulandırılıp alınacak ürünlere karar verilip çıkılınca olanlar oluyo ... olay dün gerçekleşti.. bugun farkettik ki poşetlerden biri yok ... fiş var ürünler yok .. oh ne ala .... ordamı unuttuk burdamı unuttuk geçtiğimiz yerler arandı soruldu ... malesef ...bir bardak suya tav oluna ... ben bunu ilk kez gerçekleştirmiyorum ama bu sefer iki kişi beraber yapmamız tam bi tencere kapak ilişkisine döndü ... pazar öğleden sonrasını püfleyek geçirdikten sonra hadi kalkıp yemeklik bişey alalımda hafta içi akşam eve gelip karnımız aç, dört dönmeyelim kararıyla tekrar dışarı çıktık ... merkezlerden birinde bi dükkana girip iki paket bişey sardırdık ve dışarı çıktık ki araba yok ... bütün meydan araba dolu ama sadece bizim düldül çekilmiş ... taksiye bin .. otoparka git ... neden çektin ne iş hesabını sor .. bi de demezlermi haksız olduğunuzu düşünüyosanız mahkemeye verin kardeşim .... la havle ... cezayı öde arabayı al ... yoldada eve gelecek olan cezayı düşün ve sinirküpüne dön ... daha bi de bunun pazartesi sendromu var .... pazartesi napacak mıyım ... çıldırmıcam ... çıldırtıcammmmmmm .....

15 Ocak 2012 Pazar

bu hafta sonu ne zamandır heyecanla beklediğim Millenium serisinin yeni filmi için sinemanın yolunu tuttum. Pek hevesli oluncada ben genelde aman bişey okumayayım bi tiyo almayayımda tadına daha bi varayım herşey bana süpriz olsun tribine girmeden edemem .gene nerde afişini görsem reklamına denk gelsem kafamı çevirip ocak ayının 2.haftasonunu iple çektim ... sonuçmu ne ... valla bu durum bana kapak olsun  film meğersem yeni versiyonmuş ... sözde yeni versiyon hiçbi değişiklik yok ...anlamadığım geçen yıl çekilen bi filmi gene bişeyini değiştirmeden neden çekersin be adam ... bir diğeride başrol oyuncusu hatunun karizmasına aşıkken bu hatun nerden çıktı ... of be yaww... neyse bu bahaneyle ne zamandır ihmal ettiğim film olayına gireyim bari ... ben tam gaz film izlemeye devam ediyorum malumunuz ...ama tembellikten buraya yazamıyorum ... bugun silkelenip bi yerden başlamak gerek deyip 2011den neler akılda kalmış bir bakayım diyorum ... 

madem devamlılardan başladık buyrun ilk aklıma gelen devam filmi hangover ... gene mimiklerime kırışıklık ekleyen gülmekten yanaklarımın acıdığı bir film ... bu sefer bu arızalı birazda bahtıkara herifler o sabah uyandıklarında  Bangkok'tadırlar ... Vegas zaten çılgın geçmişti ama Bangkok bu film için biçilmiş kaftan olmuş ... anladığım şudur ki bu filmin bir 20 farklı şehirde uyanışı olsa ben hepsinde kahkadan kendimden geçip insanlıktan çıkana kadar bu herifleri izleyebilir ... evet evet kesinlikle bende böyle saçma neidüğü belirsiz bir kapasite mevcut demedi demeyin ...


gülmelilerden devam ... galiba kendimce 2011i güzel anmaya çalışıyorum ... halbuki unutmak istediğim bir senedir kendileri ama unutamadığıma göre en azından gülebildiğim nadir anlarıda özellikle vurgulayım dimi ama... konusu; her çalışan gibi (istisnalar kaideyi bozmuyoooo) emir aldıkları,egoları balon, problemli ,arızalı ve kendimi bipppliyorum işte o üstteki insanlardan bi şekilde kurtulmak isterler ... dünya şekeri bir planları vardır ... ben plana koptum .. gerçekten şahaneydi ....ahahahahaa... gene mi güldüm ... valla tüm çalışanlara öneririm ve çalışmayı düşünenlere .....
gelelim romantiklere ... pek romantik film delisi hatunlardan değilimdir ama iyi bir romantik filmede hangi dangoz hayır diyebilir ...şahsen kitabını okumadığım için filmi sevdim ... aslında kız çok sevimli herif harbi abartı bi boşkafa ....eeee felan deyip duruyosunuz film boyunca ama son 10 dk sı beni bi aldı kopardı geri getirene aşkolsun ... çok içlendim... bildiğiniz gibi değil .... dedim hayatı sorgula sorgula süzgeçten geçir bin sağlama yap tam bir karar ver .. istediğinden eminsin ama artık herşey için çok geç olsun ... işte hayat sana kızım, otur ağla şimdi dedim ....  evet şimdi böle yazınca film çok romantik gelmedi .... neyse ben biraz acıklıyım belkide.... ama boş pazarınız varsa buyrun izleyin ...
bu filmin büyüsü bir sihri var kesin ... pariste gerçekten bir zaman tünelinde kayboluyosunuz başrol oyuncusuyla beraber... damakta tad bırakan tekrar tekrar izlenesi bir film .. eminim şimdiye kadar kulaktan kulağa yayılıp biçok kişi tarafından izlenmiştir .. woody allen hezayanında pek başı dönmeyen biri olarak diyorum ki bende akıntıya kapıldım ..ayakta alkışlıyorum bu filmi ... arşivlerde yer edinmeyi hakettiği kesin ... izlemeyenlere daha neyi bekliyosunuz diyecem ... izleyin ve sizde büyülenin ...
nerdeyse hiç konuşma yok ... müzikleri gerçekten özenle seçilmiş ... aksiyon abartı değil verilen romantizm abartı değil ...durağana yakın ... sıkılıyormusun izlerken hayır ... kendi içinde bir dengesi var filmin ... zaman zaman absurt durumlar olsa bile kahramanı sevmekten geri alamıyosunuz kendinizi ... biri bu durumu bana da anlatırsa iyi olur ... 2011 in akılda kalanlarına girebiliyosa bu bir başarı sayılır herhalde...

belki de benim için 2011in en iyi filmi olabilecek bir film ... 2 farklı hayat gösteriliyor .. biri sevgiyi keşfetmiş ,aşkla,dostlukla dolu huzurlu bir hayat ve yaşlanmak bile  güzel,umut dolu....diğeride acabalarla yanlış kararlarla ve her daim bir arayışla geçmiş  ... bu iki farklı hayat öylesine doğal ,yalın ,duyguyu izleyene gayet net bir şekilde aktarıyor ki film komik ,keyifli bir şekilde ilerlesede bittiğinde hakkaten bi canınız sıkılıp arkaya yaslanıp ,ben hayat yolunda nerdeyim ... noluyor ... gibisinden sorgulatıyor ... henüz yaşlanmadan izlemekte fayda var derim ...

film dünyanın sonuna gelme hikayesi ... ama konu itibariyle bilim-kurgudan çok uzakta daha çok bu sonu bekleyen bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kahramlarımızın bakış açısından görüyoruz ... filmin ilk yarısında pek anlam veremiyoruz ne olduğuna dair ... herkesin seveceği türden bir film olmayabilir ama ben çok beğendim ... özellikle görseller için  illaki seyredilmeli .. gerçekten tarif edilmez seyredilebilinir diyebilirim ancak ...

film için  gerçek hayattan alındığı yazıyordu ... işte bu benim filmlerde pek sevmediğim bir durum... insan işine gelmeyen bişey olduğunda film deyip geriye atamıyor durumu... biliyor ki gerçek olmuş..birilerinin ömrüymiş 2 saatte tükettiğin hikaye ... işte bu da tam da öyle bir film ... güçlü bir psikolojiniz varsa ... ben izlerim ve hiçbişey yokmuş gibi devam ederim diyebiliyorsanız izleyin ..aksi takdirde önermiyorum ... gerçekten insanı alaşağı edebilecek ,insanlığımızı sorgulatabilecek türden bir dram sözkonusu ... bu film 2011 i geçtim uzun seneler unutamayacağım türden bir film ... 
dramsa konu hemen aklıma gelen bir film daha ... hayat gerçekten girdap şeklinde dedirten türden .. uyuşturucu bağımlısı bir avukat ortağı ile ücretsiz davalar alıp kazanmayı hedefler... filme konusu olan dava ise yanlışlıkla aids li bir hastanın iğnesinden virus kapan hemşirenin davasıdır ... güvenli şırıngaların kullanımı için kolları sıvarlar ama hayat avukata izen vermez... 98 yılında tamamen gerçek yaşanmışlıkları anlatması ve hala dünyada kullanılmış şırıngaları tekrar tekrar kullanan ülkeler olduğu gerçeğini suratınıza çarpması bakamından unutulmazlar arasında...

bi ton film daha var buraya yazabileceğim ..en baştada gerilim filmleri... ama onlar bile bu sene kadar beni geremedi .. o yüzden aklıma gelen filmlerde süper gerilimler değildi ama isimlerini anmadanda geçmeyeyim ... mesela rite, insidious , dream house , Contagion, the debt  ... vs .. bir de devam filmlerinden final destination 5 sözkonusu .. 15de olsa izleyecem galiba ... ilk 5 ten çıkan sonuç gerçekten septik olma yolunda ilerme kaydetmiş olmam ...

2011 film konusunu mutlu kapama adına benim çok sevdiğim ve 2011de varlığından haberdar olduğum şukela bir animasyonla noktayı koyayım ... yanılmıyosam 2004 senesinde  soğuk bir taksim gezisi afişini görüp yağmurdan kaçma adı altında girdiğim sinemada izlediğim muhteşem bir animasyon olan “Belleville’de Randevu” ile ve dolayısıyla  Sylvain Chomet ile tanıştım... daha sonraki seneler defalarca izledim durdum ... animasyon denildiğinde hep benim bir numaram oldu ... işte iki numaram da sihirbaz....1960’ların İngiltere’sinde, devri bitmek üzere olan gösteri dünyasında var olmaya çalışan Tatischeff adlı sihirbazın hayatının bir kesitini anlatıyor... napın edin izleyin ...pişman olmayacaksınız ...
25 Aralık 2011 Pazar
Andy Warhol felsefesi : pop-art ekolunde ilk akla gelen isim olsa gerek warhol'un ismi. serigrafik baskı ile sanat tarihinde devrim yaratmış, factory adını verdiği atölyesinde  müzik  ve sinema tarihine de önemli etkilerde bulunmuşdur... çalışmalarını bilmeyenler bile bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak sözünü illaki duymuştur ... benim özellikle warhol'un serigrafi çalışmalarına hayranlığım büyüktür... her zaman ilgimi çekmiş bu kişiliğin kitabını görüncede almadan edemezdim pek tabi ... gerçekten çılgın,başıbuyruk bir kişilik beklerken hayatla ilgili gayet makul tespitleri olan ,zeki ve parayı nasıl kazanacağını iyi bilen bir kişiye rastladım ... bu dönem yaşaydı eminim gene dünyayı sallardı ... okuması çok zevkli bir solukta okunacak bir kitap ...
dönüşüm : '' Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında , kendini dev bir böceğe dönüşmüş halde buldu'' sözleriyle başlıyor ... çoğumuzun dönemsel olarak kendini böcek gibi hissetmiş olmasını kafka ölümsüz bir esere dönüşdürmüş...  kitabı okuduktan sonra nasıl yorumlarsan yorumla  hakkaten kaçacak bir yerin kalmıyor ve sorgulamalar, kendinle didişmeler başlıyor ... aklı selim bir zamanda okumanız önemle tavsiye edilir ...
gizli anların yolcusu : konusunu hiç bilmeden ,arkadaşıma alırken kendimede aldım eve gelip hemen okumaya başladım ... kitap bir cinayetle başlıyor ... daha doğrusu cinayetmi bilemiyoruz ama ilhami karakteri başlıyor anlatmaya ... iki erkek arasında yaşanan gözü kara bi aşk hikayesi ... gay lerin hayatları hakkında hiç bir fikir alamıyosunuz kitaptan, çünkü nerdeyse hiç bu tür bir detay yok   ... ilhami'nin karşısındaki kadında olsa aynı olurdu gibi geldi bana ... erkek olması türkiyede tepkiyle karşılanırmı bilemem ama hayat bu .. heran herşey olabilir... şahsi fikrim çok akıcı hiç sıkmadan okunan bir kitap olması ...

edabellaa

bu güzellikler benim ...
yılbaşını bahane etti , beni sevindirdi ... 
yeni yılda seni sevindirsin edabellaa  
 

18 Aralık 2011 Pazar

anne sütlacı

11 Aralık 2011 Pazar
sizinde bildiğiniz üzere benimle mutfak arasında süregelen ilişki  ömrümün son döneminde başlamış olup gayet inişli çıkışlı devam etmektedir ...  ben bu süreçte biçok kez annemi arayıp tarif almaya yeltensemde telefonda pek başarıya erişememiş olup beraber girişdiğimiz ve daha çok benim seyirci olarak eşlik ettiğim işlerdede anladığım şudur ki annemden tarif almam imkansızdır... çünkü herşey göz kararı el ayarı ... çorba yapıyor ve evde ne varsa mesela şimdi şunu ekliyorum deyip bi ölçü birimine maruz kalmadan tencereye parçalayıp yolluyo üzerinede tencereye kapağı ile su koyuyor... varsa aranızda bir delikanlı bu çorbayı aynı kıvamda aynı lezzette bi yapsında içelim ...
bigün canım tatlı çekti dedimde annem kalktı bana sütlaç yaptı anında hemde ölçü ile ..nasıl yaw ...inanamadım ... dedim anne yazıyorum ben bu ölçüleri ... eve geldim bi heves yaptım  sütlacı ... meğer pirinç çay bardağı ileymiş ben su bardağı ile koymuşum hafif pilav gibi oldu ama ben böle çok severim deyip bigüzel yedim ...ahahaha hem dikkatsiz hem kendi yalanlarıma  anında inanan bi kişiliğim ... tabi sonraki günler anneye çaktırmadan laf arasında ağız aranıp kafaya dank etme suretiyle anlaşılır ki olay çay bardağı imiş ... işte o günden beri üşenmem nerdeyse her tatlı krizimde kalkar anneden garanti tarifli sütlacımı yaparım ... bugun gene tatlı krizim tuttu ... dedim bide fırınlayayım bakayım ...nolacak ... sıcak sıcak mideye indirdim valla bir şölen ... soğumasına izin verirsem onuda denemiş olacam .... gelelim tarife:
1 çay bardağı pirinç
1 bardak su
1lt süt (ben diyet sütle yaptım )
7 kaşık tepeleme şeker
1 kaşık tepeleme nişaşta 

suda pirinçleri pişiriyoruz .pilav kıvamına gelince sütü boşaltıyoruz.kaynayınca 7 kaşık şekeri ilave ediyoruz .tabi hep karıştırmaya devam ... baktın fokurduyo nişastayı bi kasede suyla çözdürüp birazda sıcak sütlacın sütünden alıp kaynaştırıp tencereye yavaş yavaş döküyoruz ... biraz daha fokurdayınca kaselere servis ediyoruz ... ben biraz soğumasını bekledikten sonra (bugun ilk defa denedim gerçi )su dolu bir kapta kaseleri tekrar fırına koyup sadece üstünü 180 derece ısıtarak bi 10-15 dk daha pişirdim ...sonuç: anne sütlacı gibisi yok ...

süper

30 Kasım 2011 Çarşamba
hu huuuu ...
kimseler yok muuu .....
biliyorum çok boşladım buraları ama aklım buralarda kalmadı değil ...
insanın kendiyle didişmesi bitmiyorken birde hayat gelip tepenize biniyor ... eee ruh hali bu ...olabildiğince dalgalı ... hangi dalgayla savrulup nerde karaya vuracağı ,ne kadar dibe batacağı hiç belli olmuyor ...  işte bende gene ve gene dalgalandımda duruldum ... yapacak çok bişey yok ... güneşli günlerde gelecek ... kimbilir belki herşey bigün süper olur ... yada elimizdekiler en süperlerdir ... bugunu yaşayalım yarına allah kerim ...


önce sağlık

16 Ekim 2011 Pazar
şöyle sonbahar geldi diye iki çift laf edemeden  sarı yapraklarına basıp biraz hüzün biraz romantizm geyiğine kapılamadan pat diye kış geldi yaw....depresyona gireyim diyodum o fırsatıda kaçırdım herhal ..kısmetse kışın ortasına artık ...istanbulun bu ani hava değişikliğine  bünyem haliyle  ayak uyduramadı ve ilk sinyaller günlerce süren migrenle geldi ve bir dahada gitmedi ... yerleşik düzende bir boğaz ağrısı ve baş ağrısı yetmiyo gibi eklem ağrısı eklendi ... ha bir de öksürünce gerçekten iç organlarımın yerinden koptuğu hissiyatına kapılıyorum ki çok fena ... kaloriferler yanmaya başladı ... geçen hafta gömlek üstte, ayakta babetlerle dolanırken bugun botlar, hırkalar ,sarılıp sarmalanmadan çıkamadım evden ...ama istanbul bu... haftaya güneş açmazsa şaşmam ...bende bu kadar ağrıyı çektiğimle kalırım ...  dün bütün gün yattım ..bugun öğlenden beri yatıyorum ... yarına allah kerim ...oh iki satır yazdım rahatladım yeminnen ...
hadi kalın sağlıcakla ....

rengarenk

2 Ekim 2011 Pazar
bir gün evde daral geldi napsam ne etsem kafayı dağıtsam şeklinde dört dönüyorum ... dolapları karıştırmaya başladım ... pembe bir yün buldum ... ama hiç bişeye yetecek ölçüde değildi ... cansıkıntısı bu ama ... napacan mecbur bir tığla başladım şekil vermeye ... tığla iş yapmaktanda hiç hazetmem oysaki ... o tığ nasıl bizim eve geldi hiç bi fikrimde yok ayrıca ... neyse pembe ip bitti ... canım sıkıntısında milim ilerleme yok ama hissediyorum biraz daha ip olsa sıkıntımdan sıyrılacam ... neyse evi altüst ettim ve mavi ipe ulaştım ... ve beklenen son mavi ipte bitti ... canımın sıkıntısında bi hafifleme hissettim hissetmesine ama bu seferde şeytan dürter oldu devam et diye ... ertesi gün ablama giderken yanımda götürdüm var mı ip dedim ... hop krem rengi ipi verdi ... süper ... sonra sarı ..sonra teyzeye giderken yanımda götürüp ondaki ipleri söğüşlemece ... eh işte bu gunlere geldik ...  ben galiba bu işi büyütecem ... gaza geldim yaw durduk yere ... bakalım ne zaman biterde üstüme örtüp şekerleme yapacağım boyuta gelir .... görücez ... hep diyorum yaw biraz planlı programlı bir insan olsam keşke ....böyle bir işe girerken baştan ipimin kalınlığını renklerini seçsem ... nolurdu sanki ... hey bünyeee ...silkelen ve kendine gel ... pilissssss.......

minerva nın baykuşları

24 Eylül 2011 Cumartesi
Baykuşlar bilir:
"Her şey birbiriyle bağlantılıdır
Her şey bir yere gider
Hiçbirşey sonsuz değildir
Son sözü doğa söyler"

(E. Callenbach, Ekoloji; Bir Cep Rehberi, 2010, İstanbul: Sinek Sekiz)
11 Eylül 2011 Pazar
onbir : kitabı alırken arka kapağı okuduğumda yer yer kahkaha attıracak kadar eğlenceli diyordu .. budur deyip aldım ... yazar kurgularken ne iyi ne de kötü denilebilecek belli bir kahraman üzerinden değilde dikkat etmediğimiz ama günlük hayatta bi çok kez yaşadığımız benzer detayların barındığı ,sıradan insanların yaşam içinde kesiştiği noktaları anlatıyor... her kesişmede o an yaptığımız herhangi bir davranış, bir söz ,bir karar daha sonra nasıl o insanın hayatındaki yolu değiştirebiliyor ,yargılarını farklılaştırabiliyor kabak gibi göstermiş ...hal böyle oluncada kullandığı mizahın ucu ister istermez okuyucuyada dokunduğundan o an insana kara mizah gibi geliyor... işin özü bir çırpıda okunabilecek akıcı ve keyifli bir kitap ...
dorian gray'in portresi : doğumgünü hediyelerimden biride bu kitaptı ... oscar wilde hayranı arkadaşım seveceğini biliyorum deyip iki deliyi bir araya getirdi :)  çoğu yerde kalem elimde çize çize okudum ... dahice yazılmış bir roman olması yetmiyor gibi kurgusuda insanı kıskançlığa sevk ediyor ... gray'in akıllara ziyan bir karakter olması bir yana lord henry karakteri kadarda hem hazır cevap hemde eğlenceli ,taşı gediğine koyan başka bi karaktere şahit olmadım herhal ... kafa karıştırmayı kendine huy edinenlere hak verdim gitti bu karakter sayesinde... ben burdan tekrar teşekkürlerimi arkadaşıma iletir ve biraz merak uyandirebildiğim tüm okumayı sevenlere şiddetle öneririm bu romanı ....

afrika için

5 Ağustos 2011 Cuma

Her 6 dakikada 1 çocuk ölüyor.. bu yüzyılda biz son çıkan teknolojinin peşinde koşup trend takip ederken dünyanın görmediğimiz yüzünde insanlar su ve yiyecek bulamadıkları için ölüyorlar... kimsenin umrunda olmayan bu insanları umursuyorsanız  aşağıdaki linkleri tıklayıp anında yardım edebilirsiniz...

 http://www.kizilay.org.tr/
 http://www.unicefturk.org/acildurum

: )

29 Temmuz 2011 Cuma
Bu yil Temmuz ayinda 5 cuma, 5 cumartesi, 5 Pazar bulunuyor. Bu 823 yilda bir olan bir durum. Buna "una borsa di soldi", yani bereket deniyor. işte tamda o gune denk geliyor  35. doğumgunum :) diliyorum ki  bolluk ,bereket , sağlık, eğlence, neşe, mutluluk ve hayal bile edemediğim ne kadar güzellik varsa hepsini bana getirsin ... 823 yılda bir :) nasıl istemem yaw....güzel olan herşeyi istiyorum .... pilissss

sufle

9 Temmuz 2011 Cumartesi
arada oluyo bana .... şerbetli ağır tatlılar sevmesemde üzerime bir tatlı krizi çökünce aklımdan çıkmak bilmiyor... hayır yani bir tatlınında tamamen tabağımda bittiğini görsem neyse.... dünden beri suflemi yapsam diye dört dönüyorum ... akşam oturdum netin başına bisürü tarife baktım .. yok yookkk bu kudurtucu kalori bonbardımanına yenilmeyecem dedim ... bugun öğleden sonra gene tarif bakarken buldum kendimi ... bir tanesi vardı ki  içinde şeker olmaması ve malzeme azlığı sebebiyle hemen gönlümü çaldı ...koştum mutfağa çırptım, pişirdim ve fırından çıkardım ...sonuç maf-i perişan .. kabarmadı ..acımı acı bi tadı oldu ve aynen çöpü boyladı ... durduk yere kahırlandım ... baktım o karabulut tepemden çekilmiyor bu sefer hakkını vereyim deyip ikinci bir tarifle gene mutfağa daldım .... hooopppp.... 5 dakkada beşiktaş... valla süper oldu .... tarif şu... ama  içindeki şelale havası için biraz daha az pişirmek gerekiyor sanki... bir de soğuyunca sönüyo .... üfleye üfleye kabarıkken yemenin zevkide bir başka.... üşenmeyin deneyin derim ... hayır yani her yağ bağlamış insan gibi biraz vicdan yaptımda... yandaş arıyorum kendime.... :)
30 Haziran 2011 Perşembe
mutfak çıkmazı : kendimi mutfakla barıştırmaya çalıştığım bir dönemden geçiyorum ...o bana alışıyor bende ona...tam da böyle bir dönemdeyken noluyor tabiki insanın eli raftan bu romanı çekip çıkarıyor...tahsin yücel in ilk romanıymış...kitabın başında kendide özeleştirisini yapmaktan geri kalmıyor.. bir daha yazsam aynı romanı böyle yazmazdım belkide diyor..bazı yerlerdeki ifadelerde  bozukluklar,zorlamalar olsada genel olarak kurgusu güzel ve bir solukta okunabilir roman...1960ların yokluğunda sülanin tek umudu olan genç bir adam istanbula üniversite eğitimi için yollanır... kız arkadaşının terk etmesi ve derslere olan düşkünlüğünün azalmasına bir de geçim derdi düşünce kendini yemek yapmaya verir... büyük bir tutkuya dönüşür ... tahsin yücel bunu çok da sıradan bir durummuş gibi anlatıyor, halbuki gerçekten bir çıkmaza dönüyor....
savaşları,kralları ve filleri anlat onlara : ispanyol yazar mathias enard roma daki kütüphaneleri gezerken michelangelo dönemine ait eski bir biyografiye rastlamış. biyografi, papayla arası açılan michelangelonun bir köprü inşa etmesi için II. bayezid tarafından istanbula davet edildiğini yazıyormuş. İnanılmaz bir hikâye yakaladığını düşünen yazar, hemen bunun peşine düşmüş...tüm araştırmaları bitincede işte bu roman çıkmış .. sanat tarihi meraklılarının kaçırmaması gereken bir roman bence ... en azından yazarla tanışma adına bile okunabilir... michelangonun leonardo da vinci ve raffaello ya sövdüğü yerler insanı tebessüm ettiriyor...
içimizdeki şeytan : kürk mantolu madonna dan sonra kaçınılmaz son .. tabiki gene sabahattin ali ile yola devam etmek ... söleyecek fazla birşey yok ..alacaksın ..okuyacaksın ..ustaya saygıyla eğileceksin .. gerçekten yaşadığı dönemi çok iyi bir şekilde sorgulayıp irdelemiş ... tespit ettiği doğrular ve gerçekler hala  günümüzde güncelliğini korumakta ... toplumsal yapıyı irdeleyişi ve kişilerin iç dünyaları için kullandığı ifadeler karşısında etkilenmemek imkansız...  kitaptan;  "...İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
21 Haziran 2011 Salı
onca yağmurun ,gri gökyüzünün ardından niyahet güneş yüzünü gösterdi ...  pencere önü kaktüslerimde güneşle beraber kudurdu ... kimi çiçeklenip güzelleşirken kimide en az ergenlik kadar tipsizleşti.....ama olsun... her halinizle seviyorum naNn sizi .....


2 Haziran 2011 Perşembe

tatlı yiyelim tatlı konuşalım.... bakalım  mümkünmü !!!
ne zaman halkın arasına girip bir maruzatım var dediğimde sinir harbi içinde oradan uzaklaşmam gerekiyor... sanki bu bir kural ....evet başlıyorum anlatmaya; nerdeyse bir arşına eş saç uzunluğumu değiştirip ense kökünde sabitlemeye karar verdim ...önümüz yaz... saç topla ,yıka,kremle,kurut işlemlerinden sıtkım sıyrılmışken süper fikir olduğuna canı gönülden inanarak kuaför koltuğuna oturdum...sonuçmu...kesmedi...bir karıştan fazla kesmiş olabilir ama istediğim boyutta kesmedi... pişman olurmuşum ... hayat benim saç benim pişmanlık benim ..tasası sanamı düştü kardeşim .... zaten sıkkındım aman hiç bulaşmayayım gider evde kendim kısaltırım dedim...sonrada yok fön çekelim...istemiyorum ... fönsüz olmaz... dalgalı fön çekiyorum modeli göstersin ...yaw ben ömrümde böle bi fön çektirmemişim eve gidip duş alacam niye çekiyosun ...aaa ben çekeyim bu imaja bayılıp hep çektireceksin ..yok yaw...daha neler ... toplum olarak karşındakinin üzerine bu kadar binmek, ısrar etmek ,inadına yandaş bulup kenetlenmek nedir anlayamıyorum .... yemeğe misafirliğe gidersin 2 kaşık yeter dersin tepeyle yemek konur bitirmeden kalkamassın ...çay istemem dersin içmeden bırakmam....pazara gidersin bir kilo istersin tartar 1,5 geldi 2 tane daha attım 2 kg güzel ablacım ...buyrun bakalım .... eskidende para üstü yerine sakız kavramı vardı bakkallarla beraber o  tarih oldu galiba...daha bin ton böyle insanın sinir sistemine abanma hadisesi anlatılabilinir pek tabi.... beni feci dellendiren başka bir antikalık ... bi kaç film birikmişti...her zaman tab ettirdiğim fotoğrafcıya bıraktım ... 3 gün sonra gel dediler...gittim ...haftasonuna hazır olur bekleyin ...eyvallah ...bende istiyorum ki bu mahalle aralarındaki esnaflar ayakta kalsın hem gidiyosun  fotoğraf ve eski makine muhabbeti ediyosun hem bünye harbi bir sanat akımına yön veriyo sanıyor mutlu hissediyosun ... velhasılı hafta sonu oldu ...gittim filmler tab edildimi diye bi heyecanla ... bir film edilmiş diğer ikisi edilmemiş ...sebep ...basılacak bişey yokmuş..filmlere bakıyorum eeeee işte hepsi burda niye tab etmediniz.... güzel değil bunlar....basmaya gerek yok ....neye göre ...kime göre... sanat eleştirmenimisin mübarek ... lanet olsun içimdeki esnaf sevgine deyip tabi tüm gemiler yakılarak aldım filmleri gittim eminönüne ..cillop gibi 2 saatte tab ettiler... oh be yaw....bende o iki saatte eminönü -sirkeci- mısır çarşısı şeytan üçgeninde eli kolu doldurdum ...işte bu fındıklı akidelerde kısa günün karı... muazzam bi lezzet ..şiddetle önerilir...dikkat bağımlılık yaratabilir...